Amerika’da vatandaş ülkesini geri aldı.
ABD halkı geçmişte sıkıldığı düzeni ve o düzenin sıkıcı başkanlarını, kadrolarını bir değiştireyim bakalım ne olacak dedi. Dediğini de Trump’u Başkan seçerek yaptı.
Aslında ne olduğunu tüm dünyanın bildiği birine ABD Başkanlığını teslim etti.
Vatandaş bana oy verdi. Beni seçti, artık beni sadece vatandaş yargılar, sorgular…
Ben sadece onlara hesap veririm dedi durdu. Hem de hiç gitmeyecekmiş gibi.
Ülkeyi de, ülkenin vatandaşlarını da başkanlık döneminde canından bezdirdi.
Açıklamalarıyla ne ABD bıraktı, ne devlet ciddiyeti.
ABD halkı daha ilk günlerde çoktan pişman olmuştu, ama olanda olmuştu.
Amerika için durum tamda bin nasihat mı, bir musibet mi durumuydu.
Trump, yemin ettiği Başkanlık sistemine göre davranmak yerine, kendisine uyabilecek bir Başkanlık biçimi yaratmak için uğraştı. Devlet bürokrasisi, devlet kurumları, devlet ciddiyeti, devlet üslubu diye bir şey bırakmadı. Her şey TRUMPÇAYDI. Kendisine uymayan ne varsa bir biçimde yaptığı atamalarla o iradeleri de ya dönüştürdü ya da adamları aracılığı ile teslim aldı. Tüm sistemle tartıştı.
Gerilim, polemik üretti. Hizaya getiremediklerini hedef gösterdi. Kızıyor, bağırıyor, tehdit ediyor, azarlıyor, aşağılıyor… Oldukça tanıdık geliyor değil mi? İnanın bu bir tarz.
Bunu tercih edenleri bir düşünün bu son 50 yılda dünya üzerinde böyle iktidarlar ne çok oldu!..
2. Dünya Savaşı’nın çıkması ve milyonlarca insanın hayatından olmasının sebebi de yine benzer iktidarlardı. Onlarda seçimle gelip her şeyi kendilerine uydurdular.
Onlarda basını, medyayı, hukuku kontrolleri altına aldılar.
Tüm muhalifleri bir biçimde sindirdi ya da yok ettiler.
Sonra iş, güç gösterisine dönüştü. Hepsi iktidar, güç, servet sarhoşluğuna kapıldılar.
Ülkelerini kendi malı mülkü, işi gibi gördüler ve yönettiler. Etraflarında kalın yağcı tabakaları vardı. Vatandaştan koptular. Oralarda olma nedenlerini unuttular.
O makamları kendi şahsi makamları gibi gördüler ve yönettiler. Seçimleri, muhalefeti hep bir tehdit gibi gördüler ve gösterdiler. Bu durum toplumu tam ortasından çatlattı. Onlar ve biz oldu.
Bunun son örneği de ABD’de yaşandı. Trump, siyaset anlayışında bildiğimiz türden zaafları olan iktidarlarla çok tartışılan, çok eleştirilen ilişkiler kurdu. Yakınlık kurduğu, dostluk yaptığı, iş yaptığı herkes bir biçimde kendisine benziyordu. Devletler arası ilişkiler yerine, kişisel ilişkiler kurdu ve yönetti. Devletlerle ilişkilerini daha çok bir iş adamı edasıyla, kişisel menfaatlerine göre dizayn etti.
Geçmek bilmeyen yıllar nihayet geçti. Seçim zamanı geldi çattı. Vatandaş artık yeter diyordu. Seçimden önce de çok kararlı görünüyorlardı. Trump ve destekçileri tüm sistemi kontrolleri altına aldıklarını düşündüklerinden epeyce rahat ve cüretkârlardı.
Ama geçmişte çokta sandığa gitmeyen, oy kullanmayan ABD vatandaşları bu defa oyunu kullanmaya, bu gidişata son vermeye kararlıydı. İçerdeki ve dışardaki Trump yandaşları Trump’taki ve ekibindeki özgüveni gördükçe yok canım mümkün değil diyorlardı. Çünkü Trump’un danışmanlarının duruma dair şöyle açıklamaları oluyordu. 10 milyon seçmenin seçmen sicil numaraları sildik. Dolayısıyla onlar oy kullanamayacaklar. Kullansalar bile oyları sayılmayacak diyorlardı.
Böyle bir durumda tabi ki insan bir durup düşünüyor.
Olur mu olur!..
Biz olmuşlarını defalarca gördük ve yaşadık.
Ama Trump’un ekibinin en önemli faktörü dikkate almadığını seçim sırasında ve sonrasında gördük. Seçmen; ne yaparsanız yapın yordunuz, gidiyorsunuz dediğinde gerçekten gidiyorsunuz.
ABD’de bu son seçimde güçlü bir vatandaşlık bilinci seçime ağırlığını koydu.
ABD tarihinde görülmemiş bir katılımla seçimler gerçekleşti.
Trump alışkanlıklarından vazgeçmedi. Garip açıklamalar yaptı. Seçimi açık ara biz kazandık dedi.
Oysa seçim henüz başlamıştı. Twitter’dan seçimi çalıyorlar dedi. Twitter gerçeği yansıtmıyor uyarısıyla paylaşımı engelledi. Kaybettiği eyaletlerdeki sonuçları mahkemeye taşıyacağım dedi.
Atadığı hakimlerde, güçlü delil yok dendi ve talebi reddedildi. Seçimi çalıyorlar.
Bu işin içinde dış güçler var dedi, dinleyen olmadı. Sistem bana karşı, beni istemiyorlar dedi.
Duyan olmadı.
Türkiye’de ise yandaş medya İzmir depremini unuttu, pandemiyi unuttu.
Sadece Cumhurbaşkanımızın mitinglerine kongrelerine, açılışlarına, oradan da Trump’un kaybedişine kilitlendi. Sanki ABD’de değil de Türkiye’de bir seçim yaşanıyormuşçasına, tartışmalar, değerlendirmeler yapıldı. Sayısız senaryo üretildi. Sayısız ihtimal. Hatta Trump gitmez, beyaz sarayı boşaltmaz bile dendi.
Aslında sadece bir tek şey oldu.
ABD vatandaşları yönetime el koydular. Hop dediler. Yavaş ol dediler.
Sana bu işi biz verdik, şimdi geri alıyoruz dediler. Böylece Trump dönemi bitti.
Biden, ABD seçimleri tarihinin en yüksek oyunu alarak Başkan oldu.
Trump sadece bir dönem başkanlık yapabilen 4 isimden birisi olarak tarihe geçti.
Sanırım söylenebilecek en uygun cümle şu olur.
Böbürlenme padişahım senden büyük Allah var.
Darısı bu tür eziyetleri yaşayan ülkelerin başına.
Çare sandık. Çare seçim. Çare seçmen…
Sevgi ve Saygılarımla…
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |