Stockholm notları. Anlamı kütük şehri olan on beş adadan oluşmuş bir Avrupa kenti. Sokaklarında ilk dikkatimi çeken mercimek büyüklüğünde küçük mıcır gibi taşların her yerde zemini ince bir tül gibi örtüyor olmasıydı. Kar ve buzlanmaya karşı kış aylarında tüm şehir bunlarla kaplanır böylece kaymalara karşı önlem alınırmış çünkü tuz kimyasal olarak olumsuz etki bıraktığı için kullanılmazmış. Yaz aylarında temizlenen taşlar küçük tepecikler halinde dinlenmeye çekilir yerlerini yerine göre tabaka halinde serili çimlere ya da özgür zemine bırakırlarmış. Burada kapılar mübalağasız hep dışarı açılır hem mekanın alanından kazanılır hem de güvenlik açısından önlem alınmış olunur. Pencere önleri süslü şehrin insanları ışıl ışıl sade ve şık döşenmiş evlerinde perde kapatmazlar zaten kimse kimsenin mahremiyle ilgili değildir. Sakin huzurlu kentte güvenli hayatlarını sürdürebilmenin koşulunun toplumsal sorumluluk ve saygı olduğunun farkındalar ve gereğini yapıyorlar. Kişisel özgürlükler ile toplumsal görevlerin birbiri ile çakışmadığı dengeli bir yaşam örgüsü yaratmak hiç de kolay olmasa gerek. Bu bir öykünme değil, hem birey hem de toplumsal bir varlık olan insanın eğitim ve kültürel birikimle yaşam kalitesi yüksek bir hayatı kurmasının mümkün olduğunu gözlemlemek. Burada dört nesil yaşayan Özay ailesi ve onların dost çevresinin konuğu olarak gördüklerim beni ayrıca mutlu etti. Türk kültürünü ve vatan sevgilerini koruyarak bu medeniyetin bir parçası olabilmeyi başarmış güzel insanlara saygı duydum. Bana sundukları bu huzurlu keyif dolu günler için müteşekkirim. Bir kaç günde pek çok şey gözlemledim, üzerinde düşündüğüm birçok konu oldu ancak bu günlük bu kadar. Baharı bekleyen memleketime çok uzaklardan sevgiler selamlar.