Aramızda PANDEMİ’nin ne olduğunu bilmeyen kaldı mı bilemiyorum? Muhtemelen kalmamıştır. Ama ben yine de Pandemi’nin tanımını yapıp, yazıma öyle devam edeyim.

Kısaca, pandemiler veya pandemik hastalıklar, bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel addır.

Corona 19 virüsü ortaya ilk çıktığında kimse fazla bir şey anlamadı. Garip bir biçimde hızla tüm dünyaya yayıldı. Pek çok komplo teorileri duyduk. Pek çok spekülasyon haber ve paylaşım okuduk. İnsan bu konuda hiçbir şey bilmeyince her şey biraz gerçek sanıyor. Hala da bu konuda hiç kimsenin çok şey bildiğini düşünmüyorum. Çünkü tüm dünya aynı probleme maruz kaldı. Bu yüzyılda insanlık bunu ilk defa bu boyutta yaşayarak öğrendi. Geçmiş salgınları hep filmlerden, kitaplardan, belgesellerden izledik. Bu tür şeyler ilkel olaylarmış, bir daha yaşanmazmış gibi geldi. Bu çağda böyle bir şey hiçbirimize mümkün gelmiyordu. Bu tanışıklığın üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Her şeye alışan insan ırkı buna da bir biçimde alışmaya başladı. Korku eşiği çoktan aşıldı. İlk başlarda her gün tedavi aşı beklerken artık umursamamaya başladık.

Tabi birde işin o bilindik yanı var. Fırsatçılar ve fırsatçılıklar. Herkes bu yeni durumu kendine yontmanın hesabı içerisinde. İlaç sektörü, sağlık kurumları, gıda sektörü herkes bu işi kendi açısından fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Sanırım bir çağı daha geride bıraktık. Dijital çağdan virüs çağına girdik. Pandemi ile birlikte Dünya’nın her noktasında hayat yavaşladı. İnsanlar tempolarını düşürdüler. Nabızları düştü. Telaşları küçüldü. Artık kimsenin acelesi yok gibi. Tuhaf bir kabullenilmişlik içerisindeyiz.

Tabi en önemlisi bu işi hangi güçler tezgahladı? Dünya ülkelerine ve iktidarlarına ne taahhüt edildi. Ya da buna karşı çıkanlar neyle tehdit edildi? Cevabını bugünden yarına öğrenmemizin mümkün olmayacağı sorular bunlar. Farkında mısınız? ABD, Rusya, Çin gibi bilindik tüm güçlü ve lider devletler güçsüz ve iradesiz. Birazda çaresizler. Birbirileriyle bile atışamıyorlar. Her şey saman alevi gibi. Bugün için bu salgın en çok egemenlere yaramış görünüyor. Çünkü tüm başarısızlıklarını, sorunlarını, sıkıntılarını altına süpürüp üstünü kapatabilecekleri bir bahaneleri oldu. Kimseye ekonominin kötü gidişini, işsizliğin, çaresizliğin, yoksulluğun patladığını, hukuk sisteminin, eğitim sisteminin çöktüğünü, vergilerin, zamların hayatı felç ettiğini, dış siyaseti, iç siyaseti, yolsuzlukları, cinayetleri, istismarları konuşturmamak için güçlü ve etkili bir malzeme oldu pandemi.

Bir yıllık pandemi sürecinin son birkaç ayında artık Covid 19 Pandemi tüm dünyadaki iktidarlar tarafından sıkı yönetim gerekçesi olarak kullanılmaya başlandı...

Hastalığın ilk döneminde tüm insanlar ciddi biçimde korkutuldu. Sonra dünyada ki tüm hükümetlerce önlemler adı altında alınan kararlar bir süre sonra baskıya dönüştü. Bu salgın elbette ki sıra dışı, olağan olmayan bir durum. Özel tedbirler yaptırımlar elbette ki gerekiyor. Ancak uygulamada insanın güvenini sarsan pek çok detay var…

Sokaklar boşaltıldı. Muhaliflere eylem, toplantı, yürüyüş yasak. Çünkü pandemi var. Ama Dünyanın her yerindeki iktidarlara ve iktidara yakın olanlara böyle bir yasak söz konusu değil. Çünkü onlar efsunlu!..

Sürecin ilk safhasında herkes olup bitenleri ciddiye aldı ve destek verdi. Zaman geçtikçe işin ciddiyeti ve inandırıcılığı azaldı. Pandemi tedbirleri adı altında pek çok ciddi konu sulandırıldı.

Türkiye Tabipler Birliği her akşam Sağlık Bakanı tarafından açıklanan verilerinin gerçeği yansıtmadığını ısrarla söyledi. Peki ne oldu? Dinlemek, anlamak, önlem almak yerine, onların Corona’dan daha tehlikeli olduğunu bir siyasi parti liderinden öğrendik. Gerçekten öylemi peki? Kim bu Türk Tabipler Birliği? Hepsi sağlıkçı. Yani her anları, her günleri hastanelerde geçen, hastalıkla yüz yüze yaşayan ve hastaları yaşatmaya çalışan insanların birliği. Bu insanlar işin ciddi olduğunu söylüyorlar. Toplumun doğru bilgilendirilmesinin işin ciddiyetini arttıracağını söylüyorlar, birileri de siyasi hesapları ve kaygılarından dolayı bu örgütün yasaklanması, kapatılması hatta cezalandırılması gerektiğini söylüyor. Neredeyse talimat veriyor. Tarih herkesi ve her söyleneni kaydediyor. Zamanı gelir herkes söyledikleriyle, yaptıklarıyla yüzleşir…

Artık TUİK verilerine inanan kaldı mı?  Tamamen dayanaksız, ihtiyaca uygun masa başında yazılıp çizilen veriler artık TUİK üzerinden açıklattırılıyor. Bu hayatımızda o kadar önemli ve acı sonuçların ortaya çıkmasına neden oluyor ki anlatamam.  Bu verilere göre çalışanlara, emeklilere zamlar yapılıyor. Oysa dışarıdaki oranlar TUİK’in açıkladığı tüm oranların neredeyse 3 katı daha fazla. Öyle acayip bir dönemdeyiz ki neyi tutsanız elinizde kalıyor.

Allah tüm insanlığın yardımcısı olsun…

Saygılarımla.