S.D.B: Öncelikle kısaca seni tanıyabilir miyiz?
Murat Görer: 1977 yılında, 7´nci ayın 3´ünde doğdum. Aynı zamanda bugün benim doğum günüm yani. (böyle bir tesadüf olması bizlere ayrı bir keyif verdi) Menemen Esatpaşa Mahallesi´nde tek göz evde doğdum. 3 erkek 4 kız toplamda 7 kardeşiz. Hepimiz burada doğduk.
S.D.B: Aslen kökünüz nereye dayanıyor?
Murat Görer: Erzurum´dan Muş´a, Muş´tan da buraya gelmiş babamız (Abdullah Görer) Asıl kök Erzurum-Hınıs. Oraya da büyük dedemiz Kars-Sarıkamış´tan geliyor. Osmanlı´nın son yıllarında savaş zamanı alıyorlar bizimkileri Sarıkamış´a yerleştiriyorlar. Neyse Erzurum´dan sonra Muş´a geliyorlar. Babam dünyaya geliyor. Annem de Malazgirt´in yerlisi. Zaman içinde aileler birbirini tanıyor. Hatta babam askerde iken evlendiriyorlar. Askerliği de İstanbul´da yapıyor. Asker dönüşü direk buraya gelip yerleşiyorlar. 72 yılında babam Menemen´e geliyor, inşaatlarda çalışıyor. Allah rahmet eylesin İlhami Gürsoy zamanında İlhami Başkan diyor ki, dışarıda ustalık yapacağına belediyede fen işlerinde ustalık yap. İlhami abi babamı belediyeye alıyor. Gündüzleri babam belediyede akşamları da inşaatlarda çalışıyor, amacı kendine ev yapmak. Irmak Mahallesine ev yaptı. 24 yıl Menemen Belediyesi´nde çalışıyor. En son Menemen´de belediye kabristanlığından 2003 yılında emekli oldu.
M.B: Peki ata topraklarına gittin mi hiç?
Murat Görer: Muş´ta askerlik yaptım, 11 ay kaldım. Mesela abim Kars´ta askerlik yaptı. Ata toprağı çekti bizleri.
Okulda iken hafta sonları bile çalıştım
S.D.B: Babanızın bu tarafa gelişi iş sebebiyle mi oluyor?
Murat Görer: Babam aslında gurbete ilk çıktığında 14-15 yaşlarında iken İstanbul´a gidiyor. İstanbul´da amca çocukları ile beraber kalfalık yapıyorlar. Aşağı yukarı 7 yıl gurbette kalıyor. Senede iki defa Muş´a gidiyormuş. Ne kazandı dedenin eline veriyor. 11-12 kardeş var geride. Askerlik sonrası babamın buraya gelişi de şöyle oluyor; akrabalar Doğan´lar bizden önce Menemen´e geliyor, Asarlık´a. Babam da gurbette (İstanbul´da) arkadaşlık yaptık, beraber ustalık yaptıkdiyerek buraya geliyor. Asarlık aslında yörük köyü imiş. Ön tarafta hiç ev yokmuş. Onlar ilk gelenlerden ve Yörüklerin oturduğu yerde bir yer satın alıyorlar. Şimdiki Asarlık´la alakası yok. Mesela ben 100. Yıl İlkokulu´nda okudum. İlk mezunları benim. Abimler Cumhuriyet´te okudu. Herkes birbirini tanırdı Asarlık´ta, şimdi 40 bin nüfuslu bir yer oldu. Neyse 4 ve 5. sınıfta Serdar Göksu adlı öğretmenimiz vardı. Sağ olsun o bizi son 2 yılda ekstradan ders almak için Kubilay´a gönderdi. O grupta 5-6 arkadaş olarak biraz daha çalışkandık. Ortaokulu Şehit Kemal´de okudum. 8. sınıf sonunda lise sınavlarının tamamına girdim. Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümünü kazandım. Ama gidip gelmek, okul tam gün sonuçta maliyetli geldi. Bu şartlarda Menemen Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü´ne geldik. Çınarlı Elektronik içimde hep bir ukde kaldı. Ama elektrik işini yaptın mı dersen? Marmaris Aksaz Deniz Üssüne gittim liseden mezun olur olmaz, ilk işim oydu. Oranın yer altı hatlarında çalıştık. Ondan önce de, şu an daha Endüstri Meslek Lisesi´nde öğretmenlik yapan Remzi hocanın: staj için dışarı gitmeyin zaten bunu yapmak için elemana ihtiyacımız var, sen arkadaşlarının başında dur sözü üzerinebirkaç arkadaş okulda staj yaptık, okulun motor-metal bölümlerinin kuvvet tesisatlarını, motor tesisatlarının ana hatlarını, şalterlerin panolarını yeniledik. Orada bir deneyim sahibi oldum. İnşaat elektriğini zaten biliyordum, okulda iken de çalışıyordum. O yıllarda ticaret bize çok uzaktı, aile sonuçta fakir, bir birikim yok. Okulda iken hafta sonları bile çalışırdık. Aksaz´da tam 9,5 ay kaldım. Dediler ki, askere gidecekmişsin. Zaten askeriye içindeydik. Bir Binbaşımız vardı, kal burada hem işini yap, hem de askerliğe devam et dedi bana. Kaderde ne varsa biz onu yaşayacağız. Diyerek kabul etmedim. Bir de ondan öncesi var ki, ortaokul sonunda tüm sınavlara girdim dedim ya, askeri okul sınavlarına da girdim. Babam o dönem kabristanlıkta çalışıyor. Emekli bir paşamız vardı bizim. O gelir giderdi. Zamanında Menemen Savcısı kardeşi Egereks Yolu´nda trafik kazasında yaşamını yitiriyor. Menemen halkı o kadar seviyor ki o savcıyı başka bir yere göndermiyorlar, buraya defnediyorlar. Her hafta yaşlı bir abla mezara ziyarete gelirdi, ben de o zaman mezara diktikleri fidanlara su filan dökerdim, çocuğuz daha para filan beklemekte yok. Yaz ayları bu zamanlar bir gün baktım ablamız emekli paşayı getirdi, biz bilmiyoruz tabii kim olduğunu. Gel dedi senle bir konuşalım. Babam orada kulübeyi, su deposunu filan yenilemiş. Babama dedi ki, bu çocuğu bize ver askeri okula götürelim. Babam da tamam dedi. Aradan 3 gün geçti. Dünürlerden bir tanesinin çocuğu Tunceli´de vuruldu. Evin önünü bir gördü annem babam feryat figan, o zaman telefon yok ki şimdi ki gibi, yanındaki askeri şehit kendi gazi oluyor aslında. Annem hayatta olmaz dedi. Bizim iş kaldı. Sonrasında yaz döneminde Bodrum´da çalıştım, ilk gurbeti de orada yaşadım. Askerliğe gelince Ankara Etimesgut´taki acemiliğin ardından önce Muş´a son 3 ayda da Bingöl´e geldik. O zaman terörün hareketli yılları, bizden bir önceki dönem daha da hareketli idi gerçi. Türkiye´nin 81 vilayetindeki insanların hemen hemen hepsi bundan acı çekmiştir. O tarihten bu tarihe biraz daha globalleşti. Artık dünyanın her tarafında terör var. Tüm insanlık için bunun bitmesi dileğim. Neyse askerlik bitti ve Menemen´e dönüş yaptım. Yıl 99.
Toplum olarak temel değerlerimizi kaybettik
M.B: Aile ocağında, çocukluğunda ailenden öğrendiğin en temel öğreti ne oldu?
Murat Görer: Dürüstlük. Babadan da anneden de. Anneden o konuda süpürge yedim. Bir gün Asarlık´tayız. Şimdiki çocukların en büyük sıkıntısı sokakta oynayamamak, biz onu yaşamadık. Toprakla oynuyoruz. Yağmur yağmış. Set oluşturup yukardan gelen suyu biriktiriyoruz. Kağıttan yaptığımız tekneleri, kiminki ötekini geçecek diye yarıştırıyoruz. Çamuru eşelerken kağıt 10 lira buldum. Üstünde Mustafa Kemal Atatürk´ün çocuklarla resmi vardı, ucu gözüküyor paranın. O zaman bizim yevmiyemiz 1 lira bile değil. Simit, boyoz satıyoruz 1 lira bile kazanamıyoruz, 30 kuruş anca. 8-9 yaşlarındayım, para yırtık sanırken bir çektim parayı köşe filan değil çamurun içinden bütün para çıktı. Suyun içinde parayı güzelce yıkadım. Sadık bakkala gittim, eve bir çuval erzak aldım. Annem direk olarak baban nerede diye sorudu, babam yok dedim. Sen de bu kadar erzağı alacak para ne gezer diyerek, kapının önünü süpürdüğü çalı süpürgesi ile beni bir güzel dövdü. Annemin en korktuğu şeydi hırsızlık. Tekrar sırtıma yükledi. Zaten bir parça çocuğum, getirene kadar ölmüşüm, 40 kiloya yakın malzeme, bakkala girdi ve Sadık sen dükkanına niye sahip çıkmıyorsun, bak bu çocuk bir çuval erzak çalmış senin dükkanından. Ne çalması abla işte parası burada. Bunu alacak para ne gezer bunda diyerek malzemeleri orada bıraktı. Bakkal para deyince o para da bizim değil, kime veriyorsan ver dedi. Bu terbiye ile yetiştiğim için 14-15 yaşında Bodrum´da çalışırken patronum Mahmut Kötelek öldü ise Allah rahmet eylesin, yaşıyorsa Allah uzun ömür versin, 15 günlük işçiyim yanında 6 yıllık işçisi varken bile dükkanın hesap kitap işini bana bırakmıştı. Adam meğer bizi denemiş. Biz temel değerleri aileden öğrendik. İnsanlara aşılanan buydu. Eskiden insanların evinde huzur vardı. Bir tencere dokuz kaşık aynı tabaktan
yerdik. Ama paylaşmayı bilirdik. Şimdi herkesin ayrı tası var ama herkes mutsuz. Biz toplum olarak temel değerlerimizi kaybettik. Bir de geçen gün liseden öğretmenimle sohbet ediyordum emekli olacağım dedi. Daha gençsin dediğimde sizin dönemizdeki öğrencilikle, şimdiki aynı değil dedi.
M.B: Peki okul hayatı sana ne öğretti?
Murat Görer: Birlik ve beraberliği gördük orada da. O ruh da okulda vardı bizde. Zayıfı ezdirmemeye önderlik ederdik. Lider ruhlu bir öğrenciydim. Ekmeğimi taştan çıkarırdım. Öğrenciyken yapmadığım iş kalmadı. Tek kömür taşımadım ve ayakkabı boyamadım. Okul saatleri dışında hafta sonu da dahil, bu ikisi hariç aklına gelen ne iş varsa yaptım.
S.D.B: Kaç çocuğun var?
Murat Görer: İki kız iki oğlan dört çocuğum var. Çocuklarda da bu lider ruh var. En ufak oğlum ikinci sınıfa geçti. Sabah abisinin peşine takılıp geliyor dükkanı beraber açıyorlar. Kız zaten bizim kopyamız. 2003´lü. İdarecilik yönü bize çekmiş.
M.B: Askerlikten ne öğrendin?
Murat Görer: Orada da aynı şekilde Anadolu´nun her yerinden insanlar geldi. Hepsinden bir şeyler gördük. Bölük çavuşu idim. Yine her şeye birlik beraberlikle bakardık.
Mobilya ilk göz ağrımız
M.B: İş hayatına gelecek olursak küçük yaşlarda her işi yaptım diyorsun. Peki anne babalar küçük yaşta ezilmesin diyorlar ya çocuklarına aslında pişiyorlar bence. Sen bu konuda ne dersin? Küçük yaşta çalışarak hayatın içinde olmak sana ne öğretti?
Murat Görer: Her zaman anne baba başımızda kalmayacak. Onun için kendi başına kaldığında hayata karşı nasıl mücadele edecek, büyüğüne küçüğüne nasıl davranacak onu yaşayarak öğrenmeli. Eğilmesi gereken yerde eğilecek, dik durması gereken yerde dik duracak. Bunu büyüğünden görecek. Bir örnek verecek olursak bizim meslekten bugün montajcı nakliyeye yardım etmiyor, şoför arabadan uzatmaya yardım etmiyor. Ben bu sıkıntıları bir gördüm eleman azalttım. Kendi göbeğimi kendim kesiyorum. Toplum olarak en büyük sıkıntımız şu an günü kurtarmak. Aile de dürüstlüğü anne, babadan öğrendim dedim ya biraz önce, bir gerçek de ticaret konusunda idolüm Abdurrahim abimdir. Ben askerden geldiğimde, abim Görer Mobilya´yı 96 yılında Asarlık´ta kurmuştu, ama artık O´na bu iş yetmiyordu. O´nun ufku bizden biraz daha açık. Bugünü geçen seneden görmüştür hep. Ben biraz daha, yeter bir yerde duralım modundayım. Torbalı´da mermer fabrikası alıyorum dedi, cebinde bir mark yok bu arada, bir günde 1 milyon marka imza attı. Sen bu işin başında durursan buradan bir akarımız olur, yoksa kapatacağım dedi bana. 2002´de ben abimden devraldım bu işi. Şimdi Torbalı dışında, Manisa-Saruhanlı´da da mermer fabrikası var. Abimin yanında, en ufak erkek kardeşim, artı abimin iki büyük oğlu da var. Aslında 96´dan önce babamla beraber ufak ufak inşaat işleri de alıyorduk. Babamın senelik izninde bu işleri yapardık. Bir de mobilya öncesi pazarcılık tecrübesi yaşadım kısa bir süre. Pazarda sebze de sattım. Sonuçta dedim ya yapmadığım iş kalmadı. Şimdi sonuç olarak yaptığım bu işi seviyorum. Sürekli yeni insanlarla tanışıyorsun. Bizim mobilya verdiklerimiz şimdi çocuklarını evlendiriyor. 2010 yılında Asarlık´tan sonra Lise Yoluna ikinci şubeyi açtık. 90´lı yıllar bu işlerin en bereketli zamanıydı. Bir konu da var ki, insanlar eşya ile huzur bulacağını sanıyor. Son olarak da inşaat işine girdik. Önce kendi oturduğumuz yerleri yaptık. En son Gölpark´ın orada 8 daire 2 dükkan yaptık. Orada 2 daire kaldı. Uygun yer oluyor satın alıyoruz ya müteahhide veriyoruz ya da vatandaşa uygun bir yeri var bize başvuruyor biz kendilerine müteahhit öneriyoruz. Şu an ilk göz ağrısı mobilya işimizi aksatmadan günün belli saatlerini bu işe ayırıyoruz. Önemli olan kaynakları etkin ve verimli kullanabilmekte.
BİZDE KALANLAR
Havada taze mobilya kokusu, Murat Bey´in masasında ve hemen önümüzdeki sehpanın üzerinde özenle dizilmiş açık kataloglar, çeşitli koltuk takımları, sehpalar, bilumum mobilya pırıl pırıl ışıl ışıl görücüye çıkmış yeni evlerini bekliyorlar. Murat Görer´in konuğu olduk bu hafta. Çocukluktan, gençliğe, asker ocağından ticari hayata dair birçok konuda ilginç hikayelerini dinledik. Son kırk yılda ne çok şey değişmiş hayatımızda diye düşünmeden de edemedik. Mobilya ilk göz ağrımız diye başlayan sohbetimiz inşaat sektörünün dünü bu günü ve yarınına, çocuk yetiştirirken aman ezilmesin diye hayat tecrübesinden yoksun yetişen bir genç kuşağa kadar oldukça zengin içerikli röportajımızın sonunda Murat bey ve Görer ailesine birlikte sağlıklı ve işlerinde başarılı günler diliyoruz.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |