Menemen'in Sesi
Yazarlar Spor Güncel Siyaset Video Galeri Foto Galeri Tümü
PEHLİVAN’A TBB’DE ÖNEMLİ GÖREV!
PEHLİVAN’A TBB’DE ÖNEMLİ GÖREV!
PEHLİVAN’DAN ÇİFTÇİLERE MÜJDE
PEHLİVAN’DAN ÇİFTÇİLERE MÜJDE
Kitap kafelerin sayısı 10’a çıkacak
Kitap kafelerin sayısı 10’a çıkacak
BİR YILDIZ KAYMIŞ
BİR YILDIZ KAYMIŞ
2 Mart 2018 Cuma - 08:10

Mekanlar ve İnsanlar (S. Derya BOSUT & Melek BALSEVEN)

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta 1967 yılından bu yana aynı adreste, aynı isimle Menemen´e hizmet veren bir mekanın öyküsünü sizlerle buluşturduk.

Mekanlar ve İnsanlar (S. Derya BOSUT & Melek BALSEVEN)

S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Oya Gençer: 1967 Diyarbakır doğumluyum. Annem Zeynep Ayhan, babam Ali Ayhan. 8 kardeşiz. 1967´de ben 5 aylıkken Diyarbakır´dan Menemen´e gelmişiz. Aynen babam bu dükkanı Sun Ticaret adı altında açıyor. 50 yıldır da buradayız. Sun Ticaret adını hiç değiştirmeden hep devam ettik. Şimdi iş şeklini biraz değiştirdik.

 

S.D.B: Biraz daha Sun Ticaret yıllarından bahsedecek olursak hangi yıllar arası Sun Ticaretti?

Oya Gençer: 1967´den 2015´e kadar Sun Ticaret adı altında hep devam ettik. Daha sonra buraları müteahhide verilince yıkım oldu. Yeni bina tamamlanınca tekrar aynı köşede başka bir sektöre geçiş yaptık. Ama isme kıyamadık bu sefer Kahve Sun adı altında devam ediyoruz. Yalnız insanlar hala daha burayı tarif ederken Sun Ticaret diyorlar. Sun Ticaret, Kahve Sun´dan daha önde gerçekten.

 

S.D.B: Adres hiç değişmedi?

Oya Gençer: Evet, adres hiç değişmedi. Mekan hep aynı yerde. İçindeki insanlar da değişmedi. En enteresan olan da o. Mesela, bunu çok yaşıyoruz. Bazen bir araba duruyor. Orta yaşlarda 40-45 yaşlarında biri iniyor: Pardon burası bizim çocukken geldiğimiz Sun Ticaret mi? diye soruyorlar, Kahve Sun´u görünce çağrışım yapıyor insanlarda. Ben de evet hala aynı Sun Ticaret, biz hala o kızlarız dediğim zaman bi şaşırıyorlar. Burası benim çocukluğum kokuyor diyen çok oluyor. Naftalin kokulu bu mekanda düğme, çamaşır, makara gibi çok şeyler sattık. Şimdiki gençler onların isimlerini bile bilmiyorlar. Kopça, çıtçıt, düğme, kanaviçe hep bu dükkan ne talep ediliyorsa ona cevap verdi. İlk olarak bu saydığım malzemeler, sonra çamaşır, daha sonra da tekstil ağırlıklı oldu. Kısaca biz mekanı zamana hep uydurmaya çalıştık. Eski şekilde kalamıyorsun finans yönünden. 

 

S.D.B: Babanız rahmetli Ali Ayhan 1967´den ne zamana kadar devam ettirdi Sun Ticareti?

Oya Gençer: 99 yılına kadar. Ondan sonra biz aile olarak 2015 yılına kadar devam ettik. Sun Ticaret artık bir adres olmuş burada. Bunu özellikle eski postacılarda yaşardık. Postacı Sun Ticaretin önünden mi geçeyim, yan sokağa mı gireyim diye sorardı. Adres olmak çok da kolay değildir. Adres olmanın çizgilerinden biri de bana göre aynı insanların bu mekanda olması. Dükkanlar dursa bile içindeki sahipler değiştiği zaman oranın albenisi kalmıyor. Ben şunu hatırlıyorum, ben 8 yaşında iken 25-30 yaşında bayanlar buraya kolonya doldurmaya gelirdi. Şimdi ben 50 yaşındayım, onlar 80 yaşında hala buraya gelip kahve alıyorlar. Aynı tezgahta aynı müşteri. Bu çok güzel bir duygu. Annem beni buraya makara almaya yollardı, burası o Sun Ticaret mi diye gelenler çok oldu. Çocukluğumuzun dükkanı diyerek, eski Menemen sokaklarında oturan, şimdi İzmir´de yaşayan çok kişi geldi. Ben burada zaten en çok o eskiyi yaşadığım, o anlara tanık olduğum için çok mutluyum.

 

S.D.B: Eski işler ve esnaflıktan bahsedecek olursak çekirdekten yetişme bir esnaf olarak neler söylersiniz?

Oya Gençer: Eskiden Menemen´de tuhafiye dükkanı sayısı üçü geçmezdi. O nedenle de çok yoğundu işlerimiz. Zaman olurdu ki, arife geceleri kolonya şişesi doldurmak için kuyruğa girenleri bilirim. Bizim çocukluğumuz insan ilişkisi ile geçti. Bizde ÖNCE İNSAN, SONRA PARA vardır. Bizi öyle yetiştirdiler. Şimdi bakıyorum da, esas amaç para olduğu için arka tezgahta kimin durduğunun çokta önemi yok. Şimdi insan ilişkisine gerek kalmadı. Şimdi biz burada da aynı şeyi yapıyoruz. O nedenle de Kahve Sun çok oturdu. Kahve evi diyorum buraya, kafeterya demiyorum, kahve, draje, lokum gibi şeyler de satıyoruz. Onun yanında buraya butik kahve içim yeri de yaptık, kafeteryadan daha samimi bir mekan oldu. Hep şöyle demişlerdi: Bu sokaklara kimse gelmez, burası Menemen´in çok eski sokakları. Ben de dedim ki: Bizi arayan bulur. Buraya bir kere gelen ayak alışkanlığı olur. Gerçekten de onu yaşadık. Birkaç müşterimiz var derki, vallahi Pazar pazarının oradan her gün geliyorum, bir merhaba, sohbet etmek için. Devamlı bir müşterimiz birkaç gün gelmeyince görünmediniz deyince, ne güzel benim varlığımı hissetimiz mi diyor.  Bir evlerine gidip üstlerini örtmediğimiz kalıyor. Kendimiz de bunu seviyoruz, öyle yetişmişiz çünkü. Bazen bir işyerine gidiyorum, müşteriyim, birisi gelince hoş geldiniz diyorum, alışkanlık işte. Küçükken babamız dükkanda bizi öyle yetiştirirdi. Hoş geldiniz, güle güle.

 

S.D.B: Tüm kardeşler bu dükkandan mı geçti?

Oya Gençer: Evet hepsi geçti. 8 yaşından bu yana bu dükkanın tozu toprağı ile yoğruldum.

 

M.B: Sun Ticaret Menemen´de bizim kuşağın çocukluk yaşlarında çorap mı lazım Sun Ticaret, düğme mi, fermuar mı lazım Sun Ticaret her çeşit tuhafiye işi için geldiğimiz birinci mekandı. Sun Ticaret dendi mi bir de aklımıza gelen tezgahın arkasında boy boy güler yüzlü kızlar. Mekanın ruhu vardır. Ha çorap satmışsın, ha kahve satmışsınız. Sizin mekanınızın bir ruhu vardı ve hala da var. Sonuçta tatlı dille, insani ilişkilerle o ruhu yaşattığınız bir mekan burası.

Oya Gençer: Doğru, gerçekten öyle. Az önce de dediğim gibi, önce insan sonra para. Biz babamızdan bunu öğrenerek yetiştik. Babam buraya gelmeden önce de Diyarbakır´da Doğru İş Kollektif Şirketini işletiyorlarmış kardeşiyle. Zaten ticari tecrübesi vardı, çok büyük işler yapıyorlarmış. Kardeşten ayrılınca, emniyette görevli Emin Çabuk adında çok sevdiği bir arkadaşının da Menemen´e tayini çıkmasıyla, babam da kendisine yeni bir hayat kurmak için İstanbul´a mı, İzmir´e derken arkadaşının arkasından Menemen´e geliyor. Menemen böylece hayatımıza giriyor. Babam derdi ki, burası bir tiyatro sahnesi biz de oyuncuyuz. Herkese iyi oynamak zorundasınız. Sabah enerjiniz çok, 11´de gelene hoş geldin, ne haber, nasılsın diyerek, akşamüstü 5´te gelene surat asmak yok. Bu insan ilişkilerini bize çok güzel öğretiyordu. İnsanları severek büyütüldük bu dükkanda. Hala o ruh var bu dükkanda. Severek kapıda karşılıyoruz herkesi, önemsiyoruz yani. Ben 8 yaşında bu dükkana geldiğimde hiçbir şey yapmadım, sadece kapıyı açıp hoş geldin ve güle güle dedim. Babamın amacı benim burada gözlem yapmamı sağlamaktı. Ablamlar ne yapıyor. Sonra tezgah arkasına çoraba, çamaşıra sırayla kasaya kadar geçtik. Tam tecrübe edindik. Biz o zaman çok şeyler öğrendik. Şimdi ne işi yarıyor diye düşününce bazen gülüyorum. Ama o zaman çok işimize yarıyordu. Mesela kanaviçe, etamin, fındık, naylon yumayı satıyorduk onların 300-500 tane renklere ait  numaraları vardı. Biz oturur evde ders çalışır gibi onları çalışırdık. Hiç kimse numara ile gelmezdi. Şu yumaklardan istiyorum denildiğinde örneğe bakıp kutulardan ezbere verirdik.

 

S.D.B: Peki bu işe geçmeye nasıl karar verdiniz?

Oya Gençer: Baktık ki, tekstil artık çok sokaklarda çaput gibi bir şey oldu. AVM´ler butik dükkanları, küçük işletmeleri çok öldürdü. Hele hele daha eski mahallelerde çarşıya yetişemediğiniz anda iyice bitmiş oluyor işiniz. Evde de oturamayız, bir şeyler yapmalıyız. Ne yapmalı ki bu insanları tekrar buraya getirelim, eski müşterilerimiz olan küçükken kolonya doldurduğumuz, çamaşır sattığımız teyzeler de gelmeli düşüncesiyle mekanı zamana uydurduk. Tekstilde bir dönem genç giyim nedeniyle hitap edemediğimiz günlerin ardından eski müşterilerinizin hepsi tekrar bize döndüler. Aynı yerde olmanın avantajı işte bu.

 

M.B: Eskiler der ya Yuvarlanan Taş Yosun Tutmaz diye, siz kendi mekanınızın ağırlığını koruyarak, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde donanımınızı ve işleyişini değiştirip, yolunuza devam etmişsiniz. Ne kadar oldu Kahve Sun açılalı?

Oya Gençer: Aynen öyle yaptık. Mayısta iki sene olacak. Buraya çok severek iniyorum. Burada olmayı seviyorum. O çok önemli diye düşünüyorum.  Eşimle işyerimiz yan yana olduğu için de; çiçeklerin bakımı, dükkanın kapanması açılması konusunda çok yardımlarını görüyorum. Evim de üstte zaten. Evimde de bu sunumları yapardım. Dostlarım hep Oya evi aşağı indirdi diyor. Bu anlamda zorlanmıyorum. Çok keyifli. Özellikle hanımlar için bizim burada olmamız güzel oldu. Ev ortamı gibi görüyorlar burayı.

 

M.B: Bu iki yıllık süreçte bunları bilmiyordum şimdi öğrendim dediğiniz neler var?

Oya Gençer: Kahve ile ilgili öğrendiğim çok şey oldu. Çünkü işin içine girince, insanların taleplerini de görünce şunu anladım ki, kahve yani gıda ile ilgili işler bu mekanda yapılabilirmiş. Bunu çok iyi fark ettim. Bizim işler de müşterinin geriye dönüşü zaman alıyordu ama kahve, gıda müşteriyi çok daha sık geriye getiriyor. Ticaret anlamında sirkülasyon çok daha iyi bu sektörde.

 

M.B: Bundan sonra Kahve Sun´a eklemeyi düşündüğünüz yenilikler var mı?

Oya Gençer: Yerimizin küçük olmasından dolayı, bazı zamanlar tost gibi şeyler talep edilse de, kahve-çay yanında yazın limonata ile hizmete devam edeceğiz. Kahvemiz özel taş değirmende öğütülüyor. Kahvemiz çok tuttu. Menemen dışında da müşterilerimiz var.

Dilim pasta ve nescafe de bulunduruyoruz. Güzel bir pastaneden günlük alıyoruz, bayatlamayacak şekilde onları da satışa sunuyoruz. Kışın bir de çok özel bir salebimiz var. Biz de sunum çok önemli. İnsanlar burada kahve içerken kendini önemli hissetsin istedik. Çeşitli sunumlarımız var, tahtalarımız var, dönen sehpalarımız var. Bunu çok güzel oturttuk. Sadece bu sunum için gelip burada fotoğraf çektiriyorlar. Sosyal medya aracılığıyla görüp İzmir ve Foça´dan bile gelenler var. Hedeflediğimiz noktaya geldik. Burada iki kardeş çalışıyoruz. Yaz akşamlarında haftada birkaç gece de açıyoruz. Yazın bu naylonlar kalkınca burası bir bahçeye dönüşüyor, daha da keyifli oluyor. Bu sokağın yazın doğal bir esintisi de var, serin oluyor.

 

S.D.B: Sun ismini babanız koydu sanırım?

Oya Gençer: Sun, hizmeti sunmaktan geliyor. 1967´de babam koymuş bu adı. Herkes sun güneş mi diye düşünüyor. Öyle değil tamamen Türkçe. Babam çok nazik, kravatlı, fötr şapkalı çok titiz bir adamdı.

 

S.D.B: Peki bu duvarlara isim asılması nasıl oluştu?

Oya Gençer: İsimlerin duvarlara asılmasınıbundan çok uzun zaman önce İstanbul´da bir mekanda görmüştüm. Çok da hoşuma gitmişti. Ne kadar özel hissettim o an kendimi. Hemen yazmıştım. Hep aklımdaydı. İlerde böyle bir iş yaparsam,  gelen müşterilerim arzu ederlerse isimlerini küçük küçük kartlara yazarım diyordum. Şimdi gelip de isim yazdırmak istiyoruz, kaç defa gelmemiz gerekiyor diye espri yapıyorlar. Çok hoşlarına gitti insanların, doğmamış bebeğin ismini yazdılar. Aşkın bebek diye. Güzel bir ortam oluştu. Duvarlarımızı ünlü şairlerin şiirleriyle de süsledik. Genellikle dinlendirici bir müzik çalar mekanımızda. Rahat bir ortam yaratmaya çalıştık.  

 

M.B: Bundan sonrası için başka yerlerde ikinci, üçüncü şubeler açmayı düşünüyor musunuz?

Oya Gençer: Neden olmasın. Yalnız açtığımız yerde kendimizin olması çok önemli. Sanki burada biz olmazsak bu havayı yakalayamaz diye düşünüyoruz. Bu mekanda insanlar bize geliyor. 50 yıl bir isme sahip çıkma ve onu ayakta tutmak kolay değil. Burayı da oturmak için büyük mücadele verdik. Mesela Kahve Sun için E.Foça ve Balatçık´tan şube için geldiler. Hatta onlara şunu söyledim: Ben orada da, aman para kazanayım mantığı ile değil, bir-iki açtığınız yerde durma sözüm var. Tek işler otursun o şartı bile koydum. Çok fazla şubeleşme düşüncemiz yok o yüzden. Buranın özelliği dostlar meclisi olması zaten. Çok yükseklerde de gözüm yok, çok büyümek gibi de bir düşüncemiz yok. Dedim ya, her yerde bizim olmamız lazım. Çünkü burası daha çok insan ilişkisine dayalı bir ticarethane. Son olarak şunu ifade etmeden geçemem: Çocukken o gizli çiçek, altın damla, beyaz zambak ve tütün kolonyalarıyla büyüdüğümüz bu dükkanda şimdi kahve kokularıyla demleniyoruz. Hep bir koku oldu bu dükkanda.  

Söyleşi esnasında mekanda rastladığımız Mert Homça´ya ?Bir delikanlı olarak bir çok mekana gidebilecekken neden burası? diye sorduğumuzda:  ?Öncelikle Oya abla farkı var? diye ifade etti.

Oya Gençer: Mert buraya üniversiteye hazırlanırken gelmeye başladı. Benim çok dikkatimi çekti. Hoş geldin, günaydın derken sohbet etmeye başladık. Çocuğum gibi, çalıştın mı, dikkatin dağılmasın diyerek, yakından ilgilendim. Zamanla diyaloğumuz gelişti. Bir dönem yardımcı da oldu bizlere. Belli başlı müdavimlerimizden oldu diyebiliriz.

BİZDE KALANLAR

Değişim kaçınılmazdır ancak bunu gelişime çevirmek emek ister. Bir isme sahip çıkmak temiz bir niyettir ancak bunu başarmak gayret ister. Zamanın ruhunu korumak ve mekanı zamana uyarlamak üstelik bunu mekanın ruhunu incitmeden yapmak birlik dayanışma ister. Sun Ticareti Kahve Sun´a devşirmek işte o da ticari maharet gerektirir. Bütün bunları başaranlara da saygı duymak ve tebrik etmek şart olur. Oya ve Şükran kardeşlere evlerinin salonundaymış gibi yarattıkları bu ambiyans ve ev sahiplikleri için teşekkür etmek de bize düşer. İşte o mis gibi kahve kokan, otantik ve sıcak ortamda tam da bu duyguları hissettik hem sohbet ettik, hem de kahvelerimizi yudumladık. Babalarının fötr şapkası ve ilk yıllarda kullanılan antika olmuş asma kilitlerin manevi bekçisi olduğu mekanlarında kırk yıllık dostluklara kırk yıl daha ekledik ve bu güzel sohbeti paylaşarak sizleri de ortak ettik. Keyifli günlerde, hoş sohbetlerde buluşma noktası olmayı başarmış bu mekan ve ev sahiplerine sağlıklı, kazançlı yıllar diliyor, muhabbetiniz bol olsun diyoruz.

 

Foto altı: 1967´den bugüne Sun Ticaret´in eski kilitlerini ve babalarının fötr şapkasını da Kahve Sun da yaşatıyorlar.

 
Menemen´de Sahte Para Failleri Yakalandı
 
Belen Kooperatifinden Bir İlk
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Menemen´de Sahte Para Failleri Yakalandı
Menemen´de Sahte Para Failleri Yakalandı
Menemen Söktü Aldı
Menemen Söktü Aldı
Şehitlerin Ruhuna
Şehitlerin Ruhuna
ANNEMİN HİKAYE ÖNLÜĞÜ
ANNEMİN HİKAYE ÖNLÜĞÜ
HALİDE GENCER SEMALARINDA  MODEL UÇAKLAR UÇUYOR
HALİDE GENCER SEMALARINDA MODEL UÇAKLAR UÇUYOR
1940 YILINDA MENEMEN (OCAK - TEMMUZ)
1940 YILINDA MENEMEN (OCAK - TEMMUZ)
Menemen Tarihine Işık Tutan  Üç Hikaye?
Menemen Tarihine Işık Tutan Üç Hikaye?
RAHATSIZIM
RAHATSIZIM
DİŞ SÜRME YAŞLARI
DİŞ SÜRME YAŞLARI
SEVGİLİLER GÜNÜ
SEVGİLİLER GÜNÜ
Menemen'in Sesi Gazetesine Reklam Ver
Yazarlar Spor Güncel Siyaset Video Galeri Foto Galeri Tümü
Haber içeriklerimiz kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.
Menemen'in Sesi
© Copyright 2020 Kanatlı Ajans Yayın ve Gazetecilik Tic. Ltd. Şti.
Künye| Bize Ulaşın