S.D.B: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Muammer İpek: 1983 yılında Almanya´da doğdum. 1 yaşında iken Almanya´dan döndük. Babamın işi vesilesiyle gitmiştik. Sonrasında burada ilkokula başladım. Ardından ortaokul ve liseyi de Menemen´de tamamladım.
S.D.B: Peki bıçak işine nasıl başladınız?
Muammer İpek: Yapacak başka bir iş yoktu insanların bıçağını boza boza bu işe başladım açıkçası. Her şeyi kendi başıma öğrendim. Aslında babam da bıçak işi yapıyordu. Ama ben liseye giderken 10 Kasım 1997 tarihinde vefat etti. Kendisi ile çalışamadım.
S.D.B: Biraz zorunluluk oldu sanırım?
Muammer İpek: Evet, kimseden bir şey görmeden bu işi kendi kendime öğrenmek zorunda kaldım. Ustam yoktu bu işte. Bu iş babamın mesleği diyerek bu işe giriştim. Babam hayatta iken onun yanında bu işi hiç yapmadım.
M.B: Babanız Almanya´da mı bıçak işini öğrenmiş?
Muammer İpek: Hayır. Babam Almanya´da Ford fabrikasında çalışmış.
M.B: Peki babanız bu işi kurarken yapacak bir sürü iş varken bıçak işi nereden aklına gelmiş?
Muammer İpek: Amcamın Mahkeme Camii çıkış kapısı karşısında halıcı dükkanı varmış. Abisi burada diye babam da Menemen´e gelmiş. Aslen Manisa-Gördesliyiz. Burada bir kişi daha varmış bıçak işi yapan, amcamın dükkanının karşısında. Şimdi o kapattı gibi. Ben bu işi Menemen´de yapayım, köylüler var, çok iş geliyor demiş babam. Piyasada ihtiyaç olduğunu görmüş. Amcam da vesile olmuş. Dükkanı açmadan Manisa´da bıçak işini öğrenmiş, 35 yaşından sonra. 83-84 gibi dükkanı açmış babam.
S.D.B: Bıçak işine liseden sonra mı başladınız?
Muammer İpek: Liseden sonra 4 sene kuyumcuda Yavuz abinin yanında (Yavuz Kuyumculuk) atölyede çalıştım. O işi de bilmiyordum. 4 sene kadar tamirat işleri yapmaya başladım. Sonra şu anki dükkana geldim. Abim başka bir yere dükkan açtı. Aşağı yukarı dükkanımız 30 yıldır faaliyet gösteriyor. İlk başlarda tabii hiçbir şey bilmiyorum, müşteri bıçağı getiriyor bile diyor, boza yapa öğrendim. Mesela testere işini de bilmiyordum. İlk başladığımda yaşım 23´tü.
S.D.B: Kuyumculuğu niye bıraktınız?
Muammer İpek: Ne kadar bilmesem de dükkanımız olduğu için baba işi diyerek bıçakçılığı tercih ettim. Babam öldükten sonra abim bu işi yaptı. Abim Kemeraltı´nda bu işi öğrendi. Abim de dükkanı bırakınca ben işleri üstlendim. Dükkan ya kapanacaktı ya da ben işin başına geçecektim. Mecburiyetten diyelim.
S.D.B: Kaç senedir bu işi yapıyorsunuz?
Muammer İpek: 7-8 sene oldu. Her yerden müşterilerimiz var. Kendi üretimimiz de var. Belli dönemlerde oluyor. Kurban zamanı mesela.
S.D.B: Bu arada dükkanın bulunduğu bina tarihi bir bina. Biraz da bundan bahseder misiniz?
Muammer İpek: Aşağı yukarı 90 senelik filan. Mülkiyeti bize ait. Aşağı yukarı 30 yıl önce babam satın almış. Eskiden banka imiş, Tutum Bank. Dükkan üstü depo ve üzerinde bir kat daha var. İkinci kat şu an boş. Geçmişte bir dönem biz yukarda oturmuştuk. Binamız eski olduğu için kendim bir tadilat yaptırdım harap olmaması için. Duvarlar sıva oldu. Binayı korumaya çalışıyorum. Yapılmazsa yıkılıyor. Yukarda kitabesi var yeniden meydana çıkarttım. Bir tarafında maşallah yazıyormuş, bir tarafında da barek-Allah yazıyormuş. Binanın ortasında bir de Yusuf Süresinin 62. Ayeti varmış. Tılsımlı bina denilebilir.
M.B: Müşterileriniz kimler?
Muammer İpek: Herkes. Köylüler, çiftçiler geliyor. Dışarıdan gelenler de var. Ankara, İstanbul´a bıçak yaptım, yolladım. Hollanda, Almanya, Ukrayna, Moldova´ya yurt dışına da bıçak yolladım. Tabii hediye olarak yolladım. Yoksa ihracata girer. Zaten o zaman abim vardı. Tek başına bu işler olmaz. Artık vaktim de yok Koyun kırkım makinesi bile tamir ediyorum. Makinesini aldım. Türkiye´nin her yerinden bana tamir için makine geliyor. Zaten Türkiye´de bir bende, bir de Çanakkale´de bu makineden var. Posof-Ardahan´a kadar koyun kırkım makinesinin bıçağını biledim. Sürmene´nin bıçaklarının da pazarlamasını yaptım. Türkiye´nin her yerinden tamir için bıçak geliyor. Kargo ile ulaşıyor. Bıçaklar da artık zaten hazır geliyor. Eskisi gibi döverek bıçak yapımı yok. Sadece parlatma işi yapılıyor. Herkesin yaptığı bu. Hazır malzeme Bursa´dan geliyor, oraya da Fransa´dan geliyor. Aslında acı ama Karabük´ten çıkıyor, Fransa´ya gidiyor. Asıl madenin cevheri bizde. Ama bizde o teknoloji yok maalesef.
S.D.B: Peki bu sanatı gelecek kuşaklara öğretmek istiyor musunuz?
Muammer İpek: Neden olmasın. Çünkü bu işi yapan yok aslında burada benden başka.
M.B: Sosyal medyayı kullanıyor musunuz tanıtım amaçlı?
Muammer İpek: Reklam amaçlı şu ana kadar hiçbir şey yapmadım.
Bu sohbet esnasında dükkanda rastladığımız anne Hayriye İpek´le de sohbet imkanı bulduk.
Hayriye İpek: Ara sıra oğlumun yanına gelirim. Kurbanda çok ihtiyacı oluyor. O zaman kasiyer benim. 15-20 gün önceden gelmeye başlıyorum. Bir bıçakçı daha var Menemen´de ama yaşlı olduğu için artık açamıyor dükkanı. Oğlu da sebatkar değil. Menemen´de bu işi yapan tek dükkan biziz diyebiliriz. Hem satıyor hem de tamir yapıyor. Eli de bu işe yatkın. Babasının da yatkındı.
BİZDE KALANLAR
Eski mahkeme caddesinde, kubbeli bakkalı solumuza aldık, dar sokakta ilerliyoruz. Sokağı yarıladık sayılır sağda mekan girişi. İlginç! Tabelası, hiçbir tanımlayıcı ibare yok. İçeriye girdiğimizde ise kapı önündeki ıssızlığa tezat bir manzara. Sağda masa üzerinde klasik kasa, ödeme sipariş evrakları, dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş birkaç biblo, kasada Hayriye Hanım, sıcak ve sevecen bir bakışla karşıladı bizi. Duvarlar, tezgahlar bıçak, satır, testere her cins ve boyda kesici aletler, çengeller. Ayakta, oturan sırasını bekleyen her biri başka bir yerden gelmiş sadık müşteriler. Yan tarafta atölye genç bıçakçı ustası şevkle ve aynı annesinin güler yüzü ve samimiyetiyle testere biliyor, boy boy demir tezgah ve aletlerin arasında. Demir tozlarından gelen kesif bir metal kokusu, tarihi mekan olmuş binanın her bir hücresine sinmiş. Ortamdaki her şey birbirine uyumlu demirin soğukluğu ve insanın sıcaklığının tezatlığı bile ahenk içinde. Babadan gelen bir gelenek olmuş bıçakçılık, Türkiye´nin her yerinden gelen bıçaklar bilenip, tazelenip gitmeye hazırlanıyorken işini bilerek ve severek yapmanın, gerçekten ölmekte olan bir mesleğin temsilcisi olarak piyasada aranıyor olmanın rahatlığı içinde çok şükür işimizden memnunuz diyorlar. Torba torba kedi köpek mamaları dikkatimizi çekiyor, onlar da sokak hayvanları için diyorlar. Bu güzel insanların ve içinde bulunduğumuz mekanın güzel enerjisinin etkisiyle günün yorgunluğunu üzerimizden atıp tıpkı o tazelenmiş bıçaklar gibi keyifle işimize dönerken mekan sahiplerine hayırlı işler, bereketli kazançlar diliyoruz.
1997 yılında kaybettiği babası Halil İbrahim İpek
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |