Kınalı Eller yazı dizimizin ikincisine DENKA Toprak Sanayi´de kurucusu Bilal Deniz ile gerçekleştirdik. Bilal Bey ile Menemen Çömlekçiliği´nin dününü, bugününü ve geleceğini konuştuk. Söyleşimizle bu işin çömlekten ibaret olmadığını öğrendik.
S.D.B: Merhaba Bilal Bey. Bizi mekanınızda ağırladığınız için teşekkür ederiz. Keyifli bir sohbet edeceğimizi düşünüyorum. Kurumunuzun adı, kuruluş tarihi, kurucunuzun kim olduğu, kaç kuşaktır bu işi yaptığınız ve ne zaman devreye girdiğiniz hakkında bize bilgi verir misiniz?
B.D: 1965 doğumluyum. Kardeşim Mustafa Deniz´de 1968 doğumlu. Kimi beş kuşaktır, kimi on kuşaktır diyor. Atalarımız da bu meslekteydi. Anne baba iki taraf da usta. Babam Ramazan Deniz ve Mustafa Yılmaz, Şen ortaklar olarak 1967 yılından beri Menemen´de işletme sahibiydi. Sonraki yıllarda biz buraya geçtik onlar da İnönü Mahallesinde Çetiner Seramiği satın aldılar. 1993 yılında Deniz Kardeşler olarak kardeşimle başladık. 1997 yılında şirketleştik o günden bu güne Denka Toprak Sanayi olarak faaliyet gösteriyoruz. Biz de Konya-Bozkır-Çat´tanız Menemen´deki birçok çömlekçi gibi. Menemen´e gelmemiz şöyle gelişmiş: Burada askerlik yapan büyüklerimiz, dedelerimiz askeriyenin küp ihtiyacını karşılıyorlarmış. Cumartesi, Pazar çarşı iznine çıktıklarında harçlık kazanmak için Rumların yanında çalışıyorlarmış. Daha sonra mübadele zamanında Rumların Yunanistan´a gidip Türklerin buraya geleceği zaman demişler ki size satalım burayı Abdullah Ustaymış galiba. O da ama benim param yok demiş. O zaman yanımızda çalışarak buranın ücretini öde demiş. O şekilde ilk büyüğümüz gelmiş. Zaten Konya´nın toprağına göre burası daha verimli. Konya´da bir fırın 72 saatte pişiriyor, burada 15 saatte. Hiç güneş görmemesi gerekiyor, burada güneş de problem olmuyor. Çalışma şartlarının kolaylığı, iklim şartları ve toprak yapısı ile Menemen bu konuda en uygun bölge olarak buraya gelmiş büyüklerimiz.
S.D.B: Siz bu işe çırak olarak başladığında eminim ki çok iyi ustalar ve atölyeler vardı. Bu adamda çok iyi ustaydı diyebileceğiniz unutamadığınız ustalar var mı?
B.D: Biz kendi atölyemizde çalışıyorduk. Babam Ramazan Deniz, Mustafa Yılmaz vardı. Babam çamur hazırlar ve pişirme yapardı. Ustalıktan anlardı ama çok iyi bir usta değildi. Gerçi eski zamanda tezgahta ürün üretenle, ona çamur hazırlayan aynı ücreti alıyordu. O da bir ustalık gerektiriyordu makineleşme olmadığı için. Şimdi makineleşme var. Çamuru makineye atıyorsun, çamur halledilmiş şekilde homojen bir biçimde çıkıyor. Dolayısıyla şimdi bu işi yapanlar daha az ücret alıyor. Tezgahta Mustafa Yılmaz vardı. Hatta Menemen´in en iyi ustasıydı. Bir büyüğümüz şöyle derdi: Testicilerin piri kim diye bana sorarsan. Konya´da senin deden Ali Kibar, Menemen´de de Mustafa Yılmaz diyordu.
S.D.B: Bu işe babanızla başladınız. İlerleyen yıllarda neydi idealiniz? Bir gün kendi fabrikamı kuracağım dediğiniz bir dönem var mı?
B.D: İdealimiz herkes gibi kendi yerimizi açmaktı. Açtık da ama şu an için özellikle son beş yılda çömlekçilik hak ettiği yerde değil. Bayağı bir geriledi. İhracatçı firmaların çoğu kapandı. İç piyasaya çalışanlar da zor ayakta duruyor ya da küçüldüler. Umudumuz yine eski güzel günlere dönmesi.
S.D.B: Biraz önce çömlekçilik hak ettiği yerde değil dediniz. Temel sorunlar nelerdir sizce? Nereden destek bekliyorsunuz?
B.D: Çırak yetişmemesi birinci problemimiz. Mesela benim iki oğlum var ikisi de ilgisiz bu mesleğe. Bunun yanı sıra yapılaşma olduğu için hammadde yani toprak bulamıyoruz. Toprak sahalarına binalar dikildi. En büyük problem pazar. Yurt dışına ihracat olabilmesi için dövizin çok yüksek olması gerekiyor. Mesela 1 dolara bir ürünü anlaştıysan 10 sene sonra da 1 dolardan gidiyor. Yurt dışında enflasyon olmadığı için öyle. Bu konuda devletten büyük destek bekliyoruz. Belediyeden hammadde konusunda destek bekliyoruz. Çıraklık Eğitim de çırak öğrenci yetiştirmesi için kurs açabilir. Bu mesleğin bitmemesi için herkes elini taşın altına sokmalı.
S.D.B: Biraz önce de kısaca değindiniz ama konuyu biraz daha açacak olursak Menemen´in toprak kalitesi için ne dersiniz?
B.D: Menemen´in toprağının plastik yapısı diğer bölgelere oranla çok güzel. Mesela tezgahta üretilen bir ürünü hemen dışarı atabiliyorsun, kurutmada çatlamalar meydana gelmiyor. Diğer bölgelerde toprak yapısı böyle değil. Onların da bize göre bir artısı var. Mesela Karacasu ve Avanos´un ataşe dayanıklı bir toprağı var. Yemek tenceresi için ideal toprak buralarda. Menemen´de bu yapılamıyor.
S.D.B: Geçmişte bu iş tamamen insan eli ve emeği ile üretilirken zaman içinde makineleşme devreye girdi ve sizin iş hayatınızda da ciddi biçimde belirleyici olmaya başladı. Bu durumda insan faktörü devre dışı mı kaldı yoksa insanlar hala bu işin esas parçası mı?
B.D: Teknolojiyle birlikte üretimde adet sayısı yıllık olarak çok fazla arttı. Kalite de arttı. Mesela gazlı fırınlarla istediğin derecede çok kaliteli ürünler çıkartabiliyorsun, tek renk. Preslerle (kalıp) standart çok güzel ürünler üretiliyor. Eskiden bunlar yoktu. Her şey insan gücüyle yapılırdı. Odunu atardık, bir köşeye eksik, bir köşeye fazla gelirdi. Yarısı iyi, yarısı kötü pişerdi. 3-5 senede dağılırdı. Gazlı fırınlarla o olay ortadan kalktı. Ama her şeye rağmen insan faktörü yine de ön planda. İlla ki bir usta gerekiyor.
S.D.B: Biraz önce de değindiğiniz gibi makineleşmeye rağmen sektörünüzde insan faktörü ön planda. Bu çerçevede 2015´de yetişmiş eleman ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz ve yetişmiş eleman sıkıntınız var mı? Bu konuda neler söylersiniz?
B.D: Yetişmiş elemanda sıkıntı var. Şu anda karşılayamıyoruz. Kendimden örnek verecek olursam 51 yaşındayım. Emekliyim, çalışmamam lazım. Dizlerim, dirseklerim ağrıyor. Mecburen hala çalışıyorum. Yerimde çalışacak eleman yok. Zor bir meslek. Hemen birden bire usta olunmuyor. Uzun yıllar gerekiyor usta olmak için. İnsanlar da sabretmiyor. Oysa bu meslek insanlıkla birlikte var. Kolay kolay da kaybolmaz. İnsanlıkla da devam eder. Daha küçük sanatsal çalışmalar yapılır belki zaman içinde. El yapımı olduğu için daha kıymetli olur.
S.D.B: Yaptığınız işin bir de sanatsal boyutu var. Bir sürü üniversitenin
bu konuda bölümü var. Hiç okullarla, üniversitelerle, sanat çevreleriyle bir diyaloğunuz var mı? Varsa nasıl? Stajyer öğrenciler geliyor mu? Deneyimlerinizden faydalanmak isteyenler oluyor mu?
B.D: Stajyer öğrenciler her dönem geliyordu ama Koyundere´ye Ege Üniversitesi´nin Seramik Bölümünün açılmasıyla birlikte daha fazla oldu. Onlar yaz döneminde geliyor. Kışın da ücretli ders veriyorduk onlara. Seramik atölyesi sahibi olanlar, yeni mezunlar, öğrenciler geliyor ders almaya. Bu sefer ücreti kaldırdık. Halk Eğitim´e müracaat ettik. Kardeşim ve ben geçen yıl usta öğreticilik belgesi aldık. Henüz faaliyete sokamadık. Halk Eğitim´le görüştük, Çıraklık Eğitim´den de böyle bir talep var. Önümüzdeki dönem kurs açacağız. Burada açmayı düşünüyoruz. Çünkü yerinde olursa her şeyi öğrenirler. Orada olursa sadece çamura şekil vermeyi öğrenirler. Bu kurslar yetişmiş elemana bir kapı açabilir diye düşünüyorum.
S.D.B: Çömlekçiliğin tamda bu günlerde bu kadar dağınık ve birbirinden kopuk olması bir sorun olarak görülüyor. Çömlekçiler Köyü kurulması fikrini de duyuyoruz yöneticilerden. Bununla ilgili düşünceniz nedir?
B.D: Bölgemize katkı sağlayacağına inanıyorum. Mesela Avanos´a gezmek amacıyla gittiğimde 1 günde 60 otobüs turist geldiğini öğrendim. Bizlere kimse gelmiyor. Öyle bir köy olursa, seyahat acentalarıyla anlaşılırsa çok yararlı olacağına inanıyorum. Yer tahsisinde hükümetten destek bekliyoruz hazinenin yer vermesi gerekiyor. Yapılaşmada da belediyeden destek bekliyoruz. Bu konuda bakanlıklara, üniversitelere, belediyeye, ticaret odasına, sivil toplum kuruluşlarına dosya verdik.
S.D.B: Fabrika çerçevesinde ciddi bir üretim yapıyorsunuz. Bu ürünleri yurtiçi veya yurtdışında nerelere yolluyorsunuz? Hangi sektörler, ne amaçla sizden ürün istiyor?
B.D: Biz genellikle otellerin yoğun olduğu Antalya, Fethiye, Bodrum, Kuşadası, Alaçatı gibi sahil bölgelerinde dış mekan için peyzajcılarla çalışıyoruz. Özellikle büyük saksılar talep ediyorlar. Bu sene Kuzey Irak ve Amerika´ya ihracatımız oldu. K.Irak´tan iç mekan için boyalı saksı istediler. İlk defa K.Irak´a çalıştık. Bir tır saksı gönderdik ama gerisi gelmedi.
S.D.B: Sık sık mesleki anlamda yurtdışına seyahatleriniz oluyor biliyoruz. Biraz da bu seyahatlerinizden bahseder misiz?
B.D: İç piyasada pazar daralınca çok boş vaktimiz kaldı. 2004 yılında Ahmet arkadaşımızla İtalya´ya çömlek yarışmasına gittik. Ondan sonra Amerika´ya gittik. Kıbrıs´ta kaybolan miraslarla ilgili seminerlere katıldık. Oradan çalınan tarihi eserlerin replikalarını yapmak için üniversite hocalarıyla birlikte iki sefer Kıbrıs´da bulundum. Afrika ülkesi Çat ve Benin´e de gittim. Başbakanlığa bağlı TİKA vasıtasıyla Beninliler önce buraya gelmişti. Tekrar Çat´a gideceğim ve oradan da öğrenciler gelecek. Beninliler buraya geldiğinde konaklama giderlerini karşılamada yardımcı olan Belediye Başkanımız Tahir Şahin Çat´tan gelecek olan konuklar
için de yardımcı olma sözü verdi.
S.D.B: Peki Benin ve Çat´taki çömlekçiliği nasıl buldunuz? Ne aşamadalar?
B.D: Aynı ilke çağdaki gibi, makineleşme yok. Sadece çamur ve insan var. Yardımcı hiçbir aparat yok. Tezgah yok. Çamuru yere koyuyor etrafında kendisi dönüyor. Çat´ta buna ek olarak bir tahta var. Tahtayı döndürerek çamura şekil veriyor. Çat´ta yakıt olarak hayvan gübresi kullanılıyor. Ateşe dayanıklı toprak olduğu için
1 saatte fırını pişiriyor. Biz 15 saatte pişiriyoruz. Benin´de de pişirmede palmiye yapraklarını kullanıyorlar. Kısaca insanoğlu bu mesleği yapmak için bir şekilde bir çaresini buluyor.
S.D.B: Son olarak sohbetimizin sonunda bizim unuttuğumuz, sizin bunu da söylememde fayda var dediğiniz bir şey var mı? Sohbetimizi nasıl toparlamak istersiniz?
B.D: Bu mesleğe sahip çıkılsın istiyorum. Son kullanıcı vatandaşlar Çin malı ürünleri almasınlar. Plastik saksı almasınlar. Plastik saksı güneş ışınlarını içine çekerek köklerinin yanmasına neden oluyor. Toprak saksıda bitkinin toprağı nefes alıyor. Testi için de aynı şey var. Damacanalar güneşte kalınca kanserojen madde üretiyor. Testi suyu süzüyor ve arıtmasını yapıyor. Bilimsel olarak toprak ürünlerden vazgeçmesinler diyorum.
S.D.B: Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Çok keyifli bir sohbet oldu.
En büyük problemizden birisi yurtdışı pazarları. Bu konuda devlettimizden, hammadde konusunda da belediyemizden destek bekliyoruz. Artık çırakda yetişmiyor, belediyemiz çömlekçilik eğitimi konusunda kurslar düzenlerse çok memnun oluruz.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|