Mekanlar ve İnsanlar
Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta, kaybolmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alan yorgancılığın ilçemizdeki son temsilcilerinden Mehmet Ünver ile geçmişten bugüne uzanan keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Mehmet Ünver: 1946 senesinde Menemen´de doğdum. Tülbentli mahallesi Cezayir sokakta büyüdüm. İlkokula Şehit Kemal´de gittim. 3 erkek kardeşiz. En büyükleri benim.
S.D.B: Babanız ne iş yapardı?
Mehmet Ünver: Babam Özel İdare´de memurdu önceden. Sonradan bıraktı ticarete atıldı. Devletten emekli olmadı. Sigortaya para ödemedim bu nedenle sigortadan para istemem, siz beni bakacaksınız dedi ve ölünceye kadar da biz baktık. Tüyü bitmedik yetim hakkı derler ya devletin parasını yemem diyordu. Öyle bir adamdı. İstanbul´da tahsil görmüş. Aşağı yukarı 1940´lara kadar memurluk yapmış. Karaburun´da bile çalışmış. 40´ta Menemen´e gelmiş.
S.D.B: Babanızın kökeni nereye dayanıyor?
Mehmet Ünver: Babam Midilli´den gelme. Ayvalık´tan buraya geliyor. Annem Foçalı, Yeniköy´dendi, yerlisi idi. Babam buraya tahsildar olarak gelince biri sebep oluyor evleniyorlar. Biz de burada doğup büyüyoruz.
S.D.B: Peki memuriyeti bırakıp neden ticarete atılmış?
Mehmet Ünver: Tahsildar olarak halktan para toplamak zoruna gitmiş. Fakir halk ödeyemeyince yukarısı da sıkıştırıyor. Vatandaşın canını yakamam diyerek istifa ediyor. Ticarete atılıyor, kireççilik yapıyor. Kireççi Ahmet derlerdi babama. Turgut Köse ile kereste, boya ticaretinde ortaklık yaptı. Ondan sonra hasta oldu işi bıraktı ve biz baktık. O zaman bağkurda 5 sene geri ödeme vardı ya, o kadar ödeyelim desek de, ben devlete para yatırmadım, olmaz dedi.
M.B: Sizi okutmak istemedi mi babanız?
Mehmet Ünver: İkinci kardeşim okudu. Selçuk Eğitime gitti Konya´da. 74´te olaylar nedeniyle okulu bıraktı askere gitti. Askerde muhabere idi. Sonra postaneye müracaat etti. Şef filan derken posta müdürlüğünden emekli oldu. Şimdi Ayvalık´ta yaşıyor.
?İlk erkek terziliği ile başladım?
M.B: Sizin yorgancılık maceranız nasıl başladı?
Mehmet Ünver: İlkokul bitince terzi çıraklığı yaptım ilk 4 sene. O yıllarda ilkokul bitince çocuklar mutlaka birinin yanına çırak olarak veriliyordu, sokaklarda aylak gezmesin diye. Babam beni erkek terzisi Kenan Usta´nın yanına verdi. O zamanlar terzilik revaçtaydı. Sonra başka işe girdim, 4 sene de Egereks´te çalıştım. 66´da askere gittim. 68´de askerden döndüm. Bu arada kardeşim Raşit de, nasıl Ergun çekirdekten yetişme yorgancı yanında, o da yorgancı yanında çekirdekten yetişti, o benden daha eski bu meslekte. Helvacıköylü Hasan Usta´nın yanında başladı. Ben askerden geldiğimde onun mekanı vardı ve bir sene sonra da o askere gitti. Hazır düzen var bozmayalım diyerek elimiz de iğne tutuyor, o zaman kalfa, çırak da boldu. Neyse biz dükkana gittik geldik, pamuk attık yastık sopaladık derken. Öğrendik o işi de. Hamdi ustanın dükkanı ile yan yanaydık. 6 sene dip dibe iş yaptık, hiçbir tartışmamız da olmadı. Kardeşim askerden dönünce bir sene kadar beraber çalıştık. Sonra ona ayrı bir dükkan, bana ayrı bir dükkan açtık. 75 veya 76 yılı gibi belediyenin oraya taşındım. Yeni belediye binası yapılıncaya kadar orada idik. Sonra Taşhan´a geldim.
?Bu mesleğin son temsilcileriyiz?
S.D.B: Kaç kişi yetiştirdin yanında ve devam eden var mı?
Mehmet Ünver: Birçok çırak geldi geçti ama bu mesleği yapan yok. Herkes bir tarafa gitti. Günümüzde bu iş karın doyurmuyor. Artık herkes sigortalı iş arıyor. Ben zaten şimdi başka birinin sigortasını ödeyemem. Yatak, yorgan, yastık yapılırdı çeyizlik için. Uzun yastık yapardık, hatta bir yastıkta kocasın lafı da oradan gelir. Saz, saman yastıklar vardı. Köylerde yer minderi kullanılırdı ekseri. Artık sünger çıktı. Şimdi her şey fabrikasyona döndü. Bizim işler bitti artık. Bu işin makinesini getirelim dedik bir dönem Almanya´dan, makine 25 metrekare yer istiyor makine büyük, 4 kişi çalışacak, 25-30 yorgan dikiyor. Ama o 25-30 yorganı nereye satacaksın. 4 tane de adam çalıştıracaksın. O işe de girmedik. Zaten 5-10 sene sonra fabrikasyon elyaflar çıktı. O zaman bizim işler tamamen bitti. Bir de var ki yorgan 5 kilo, 1 kilo da çarşafı gelir. 6 kilonun altında herkes yatamaz. Elyaf yorganlar 1.5 kilo, 1 kilo da nevresimi gelse. 2.5 kilo. Ama sağlıklısı bizim diktiğimiz yorgan. 10 sene oldu aşağı yukarı Rusya´dan paketler içinde yün geliyordu, salhanenin arkasında yün fabrikası vardı o yünleri orada yıkıyorlar, tarıyorlar, Hollanda´ya yolluyorlardı. Onlar yün yorgan ve yatağa dönmüşler 10 sene evvel. Biz elyaf arıyoruz. Elyaf yıkanmaz. Ama bir şey de var ki, bu yorganı hangi kadın eline iğne alıp çarşaflayacak şimdi. Şimdi nevresim var. Evler de doğalgazlı, fazla kalın istenmiyor. Nereden nereye atladık ama sen yorganı kuş deseni ile süslesen de kaybolup gidiyor nevresimin içinde. Oysa biz bir yorgan deseni için 3 gün uğraşırdık. Emeğin değeri yok artık. Gider elyaf yorgan alır, sana bunu diktirmez. Şu gördüğün yorganı da ahilik haftasında fuarda sergilemek için diktim. 2002´den 2015´e kadar bu fuarlara gittim. Kaybolmaya yüz tutmuş meslekler kapsamında bizim iş de. Bizler bu mesleğin son temsilcileriyiz.
M.B: Eski yeni bir çok fotoğrafla süslü adeta anı evi diyebileceğimiz bu mekanda günleriniz nasıl geçiyor?
Mehmet Ünver: Eş dost geliyor çay-kahve sohbet eşliğinde geçiyor günlerimiz. Başka bir şey yok. Vakit geçiriyoruz buralarda.
S.D.B: Yaklaşık kaç yorgancı kaldı Menemen´de?
Mehmet Ünver: 5-6 tane vardır galiba. Onlar az da olsa yorgan dikiyorlar. Ben çır-çırla pamuk attığım için ben yorgan dikmeye bel bağlamadım. O zaman o işte güzel para vardı, çekirdeğini çıkarıyordun para idi, pamuğunu atıyordun para idi, kısa vadede para kazanabileceğim bir iş. Atıyorum 10 saatlik emekle aldığın parayı bir saatte alıyordun. Pamuğunu çıkarıyordu isteyenlere yorgan da dikiyorduk. O zaman çırak da vardı, beraber yapıyorduk. Bu zamana kadar idare olduk. Bağkur´dan emekli olduk Allah bereket versin.
M.B: Taşhan´daki ortam nasıl?
Mehmet Ünver: Güzel bir arkadaş ortamımız var. Kardeş gibiyiz. Yabancı yok. Ama çok daha canlı olabilir. Faaliyetler yapılabilir. İnsanları ancak o şekilde buraya çekebilirsin. Her gelene cevap verebilmeli. Taşhan´ın varlığını bilmeyen insan var. Ya da daha evvelki berduşluk halini biliyorlar. Şimdiki halini bilen yok. Biraz sahipsiz kalmış.
BİZDE KALANLAR
Taş Han´ın tarihi havasına çok uygun bir mekandaydık bu hafta. Artık son demlerini yaşayan bir mesleğin temsilcilerinden Mehmet Ünver´in konuğu olduk. Duvarlardaki yıllanmış fotoğraflar, tablolar, mesleki başarı belgeleri, hatıralarla dolu bir yaşam alanı. Kendi hayatını, işe başlama hikayesini anlatırken aslında geçmişten günümüze değişen hayat koşullarını, el emeğinin, sanatın yerini alan fabrikasyon üretim sisteminin de hayatımıza nasıl girdiğini ifade ediyordu. Mehmet amca dersem bana alınmaz biliyorum. Rahmetli babamın meslektaşı, çocukluğumun tanığı bir baba dostu kendisi. Benim için bir başka anlamı da oldu bu ziyaretin. Torunum Arya da katıldı sohbetimize. Bu onun ilk röportaj deneyimi oldu, her ne kadar kendisi farkında olmasa da. Bir aile ziyareti tadında geçen günümüz, samimi ev sahipliği ve hoş sohbeti için kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sağlıkla geçecek daha çok yıllarda bir hoş seda bıraktığı Taş Han´da keyifle geçireceği günler diliyoruz.
Eski foto1: Tahsildar babası Ahmet Ünver
Eski foto2: 70´li yıllarda Mehmet Ünver
Eski Foto 3-4: Fuarlardan görüntüler
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |