S.D.B: Öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Orhan Hovardakaya: 1962 yılında Karşıyaka´da doğdum. İlkokul mezunuyum. Anne baba tarafım ikisi de Girit´ten gelme. İlkokula Karşıyaka´da gittim. İlkokuldan sonra okumadım. 7 yaşımda inek sağıyordum. Babam da hayvancılık yapıyordu ben de dolayısıyla ilkokul sonrası hayvancılığa başladım hala da yapıyorum. Okumayı hiç düşünmedim, bu işi seviyordum, bu işi hala da seviyorum.
S.D.B: Karşıyaka´da hayvancılığı nerede yapıyordunuz?
Orhan Hovardakaya: Şimdi Yeni Girne´nin olduğu yerdeki Kareksan Fırını var ya, tam orada yerlerimiz vardı. Orada doğdum büyüdüm. O zaman oraları hep bahçeydi. Babamın yanında yetiştim. O zamanlar bahçe de yapıyorduk. Karşıyaka´da patatesçiydik, oranın meşhurdu patatesi. Girne Yolu tarlaydı. Oralarda çok yerlerimiz vardı. Babamlar 4 oğlandı. Birbirlerine çok düşkündüler. Hepsi aynı işi yapıyordu. Ufak amcam satalım satalım diye tutturunca oraları yerleşime açılmadan bütün araziler satıldı. Oradaki toprak şimdi Menemen´de yok inanın. Daha kuvvetliydi. Şimdi karış toprak kalmadı oralarda. Bizden alanlar da rant için aldı o bereketli toprakları, hiç tarım ve hayvancılığı devam ettiren olmadı.
S.D.B: İçiniz acıyor mu şimdi orada o apartmanları görünce?
Orhan Hovardakaya: Acımaz mı. Çok emek var. 10 yaşımda beygirle sürmediğim tarla kalmadı orada. Hep gözümün önüne o anlar geliyor. O ameleler gözümün önüne geliyor. Zaten o eski insanlar da yok ki çalıştırasın. O zamanlar Yugoslav göçmenleri geliyordu ama çok çalışkan insanlardı, terbiye vardı.
M.B: Sizi oradan buraya getiren sebep ne?
Orhan Hovardakaya: Aşağı yukarı 18 yaşına kadar oradaydım. İlk Ilıpınar´dan bir yer aldık, babamla birlikte orada bir çiftlik kurduk. Yine büyükbaş hayvan vardı. O iş yürümedi, demin de dedim ya babam kardeşlerine çok düşkündü. Bir ara babam büyük amcamla beraber keçi baktı ama ben hiç keçi bakmadım. Hep büyükbaş baktım. Ama en bereketli keçi şu anda çünkü bizim yemler çok pahalandı ve çok zorlanıyoruz. Neyse sonra Ilıpınar´daki yeri sattı bizim büyükler. O dönem bu sebeple Karşıyaka´da bir-iki sene bu işi yapamadım ve hastalar oldum yani. Sonra 1993 yılında Menemen´e geldik. Artık Menemenli oldum diyebilirim. Karşıyaka´da doğdum büyüdüm, çarşıda süt dağıttım, tüm eski esnafı tanırım ama şimdi gidiyorum hiç kimseyi tanımıyorum ve o kalabalıkta duramıyorum. Menemen´e geldikten sonra kendi çabamla bu kadar yapabildim. Önce bir yer tuttum işe bir hayvanla başladım. Tekrar istediğim noktaya gelmek için rahat 25 sene geçti. Yerin yabancısıydım, her şeye sıfırdan başlamıştım. Bir süre ekim-dikim de yaptım burada. Domat, kışlık karnabahar, lahana yetiştirdim, icar ile yer tutuyordum. 5 senedir yapmıyorum. Sadece hayvanlar için icar tuttuğum tarlada yonca yetiştiriyorum. Gerisi para ile oluyor, bu güne kadar hiçbir destekten yararlanamadım. Büyükbaş hayvan bakıyorum. Kurban satışı da, adaklık satmak için koyunlarım da var. Kesim de burada yapılıyor. Kemikten ayrılıyor, parçalanıyor, terazi önünde işi bilen kurban hisse sahibi biri tarafından kemikler bile ayrılıyor. Bir tek kelle ayrılmıyor. Kesiciler ayrı, sıyırıcılar ayrı. 12 ay bende kesim için kuzu da dana da bulunur. Malın çoğunu Çanakkale´den getiriyorum. İthal hayvan hiç bakmadım. Bakmak da istemiyorum. Herkes memnun ama benim onlara karşı içimde sevgi yok. Büyükbaş, koyun dışında hobi olarak baktığım kazlar, tavuklarım da var burada. Onların satışını yapmıyorum. Geçenlerde 20 tane kaz hediye verdim. Onları zevk için bakıyorum, onların ticaretini hiç yapmadım, yapmam da. Kestane isimli atım da var. Zaten at hiç noksan olmadı hayatımda, hep atım oldu. 100 dönüm yeri atla hazırlıyordum gençliğimde. Çok meraklıyım ata.
M.B: İşinizi çok seviyorsunuz belli, sizin yaşam tarzınız olmuş. Hayvanları da evladınız gibi görüyorsunuzdur diye düşünüyorum ne dersiniz?
Orhan Hovardakaya: Tabii ki, bir doğum olacağı zaman gerekirse sabaha kadar uyumuyoruz ve bekliyoruz. Onlar da aynı bir insan gibi değişen bir şey yok ki. Geçen gün bir dananın bağırsağı düğümlendi aynı insanlar gibi. Şimdi ilim de ilerledi aynı şeyler onlara da uygulanıyor. Bu arada bir kızım, bir de oğlum var. Kızım okudu ama oğlumla beraberiz bu işe devam edecek. Yeni askerden geldi. Oğlumun da aynı benim gibi bu işe büyük merakı var. Lise terk. Liseyi bitir diye çok zorlasak da Ben bu işi yapacağım dedi ve okulu bıraktı, ismi de babamın ismi Kemal. Kızımın ismini de annemin ismi Gülten koyduk.
M.B: Şimdiki hayvancılık ile ilk başladığınız dönemlerdeki hayvancılığı kıyaslayın dersek neler söylersiniz?
Orhan Hovardakaya: Şimdi şartlar çok zorlaştı. Yem pahalı, süt ucuz. Menemen´de bir kooperatif yok maalesef. Mesela Foça´da var üretici destekleniyor. Gerenköy´de, Ödemiş´de, Bayındır´da, Tire´de var. Bir tek Menemen´de yok. Sütü biz de sütçülere yok pahasına vermek durumunda kalıyoruz. Bir de para alma imkanı çok zorlaştı. Eskisi gibi değil, eskiden hafta başı para ödenirdi. Şu an Acar Mandıra´ya süt veriyorum. Eti de karkas olarak Güven Kasap´a veriyorum. Hasanlar´dan genç arkadaşlar kendim kadar onlara da güveniyorum. Allah yollarını açık etsin.
M.B: Günlük süt üretiminiz ne kadar?
Orhan Hovardakaya: Benim 500 kilo kadar vardı şimdi yok. Oğlumu bekliyordum çoğaltmak için yeni askerden geldi şimdi sayıyı arttırabiliriz. Kurbanlığı bile bakmak çok zor oldu. 5 yıl önce bir bypass ameliyatı geçirdim. Oğlan gidince süt ineklerine ara vermek durumunda kaldım o nedenle. Bundan sonra yine çoğaltacağız Allah nasip ederse. Burada düzenli kalan işlerimizi gören Azeri genç bir çift var. Ben ve bir arkadaşım da kendilerine yardımcı oluyoruz.
S.D.B: Biraz önce de kooperatif konusuna değindiniz biraz daha açarsak neden kooperatif istiyorsunuz?
Orhan Hovardakaya: Menemen´de bir abimiz, kardeşimiz çıksa bize bir kooperatif kursa da biz de onu alnından öpsek. Çok ihtiyacımız var, çok ama. Benim bütün sülalem hayvancıydı, şimdi benim haricimde yapan kalmadı. Çünkü kazanamıyorlar. Git köylerde inek yok. Büyük çiftleri de kurtaran devletten büyük prim almaları. Küçük üretici bitti. Git her köyde süt satılıyor, ekmek yapılmıyor. Bir de devletin en büyük karışıklığı ne? Bu işi yapanı takip etmiyorlar, oysaki krediyi yapana vermeliler. Ben gitsem bankaya kredi istesem bir sürü kefil isterler, adamın arkası var alıyor 1-2 trilyon, 1-2 sene yapıyor yapmıyor bu işi. O nedenle en büyük isteğimiz Menemen´de kooperatifin kurulması, bunun için de ilçemizde girişimler olmuş ama devlet aşırı bir teminat istemiş, şu kadar süt işleyeceğinize dair bize teminat verin karşılanmazsa bunu siz bütçenizden ödeyeceksiniz denmiş. Arkadaşlar da ister istemez geri çekilmek zorunda kalmışlar. Üye sayısı var da süt işleme oranı yanlış. Yerelde daha küçük çaplı bu işi yapanların da kooperatif koşullarının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Mesela Foça Mandıra 50 kişi ile kurulan bir kuruluş. Ama şu anda İzmir´e yoğurt satıyorlar, üreticiye çok da güzel para veriyor. Sütten, kazançtan prim var. Menemen´de öyle bir kooperatifleşme olursa 1 sene de çok üye olan olur. Yıllardan beri Menemen´in açığı da bu diye düşünüyorum.
BİZDE KALANLAR
Gülten Hanım´la gazetenin önünde buluştuk ve babasının çiftliğine doğru yol aldık. Menemen´in kalabalıklaşan sokaklarından az ileride ovanın yeşilin içerisine geçiverdik. Bir adım ötede doğal hayat. Karşıyakalı Orhan´ın çiftliğinin kapısından girdiğimizde ise bambaşka bir dünyadaydık. Köpekler, kazlar, ördekler, az ötede tavukları, at ve koyunlar. İnekler ve buzağılar kendi alanlarında her köşede farklı bir manzara. Ali Babanın bir çiftliği var şarkısı geçiverdi aklımdan. Doğanın seslerine karıştı sohbetimiz. Onların verdikleri mücadele inandıkları bir hayatı, sevdikleri bir işi tüm zorlayıcı koşullara rağmen sürdürmek çabası. Askerden yeni gelen Kemal babasının umudu olmuş işin sürdürülebilmesi için ve de inancı olmuş o işi kendi değerlerine bağlı yapabilecek olmaları için. Yıllar önce Karşıyaka´da topraklarını istila etmiş olan imar riski var tabi ki şehrin beton adımları an ve an yaklaşmakta. Kooperatifleşmek ve zamanın ağırlaşan üretim koşullarına karşı ayakta durmak ve işi sürdürebilmek için birlik olmak zamanı. Dededen başlayan hayvancılık aşkı babadan toruna üç nesil devam etmek ve sevdikleri işi, bildikleri işi içlerine sindiği şekilde yapabilmek onların en büyük hedefi. Her türlü zorluğa rağmen başaracaklarına inanıyoruz biz, yılların birikimi ve birlikte üretmek azminin karşısında hangi zorluk dayanabilir ki. Samimi ev sahiplikleri için aileye teşekkür ediyor ve her şeyin gönüllerince olmasını diliyoruz.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |