Haftalık bile olsa süreli bir yayında yazı yazmak benim için kolay bir şey değilmiş. Birincisi ben normalde zaten eli kalem tutan birisi değildim. Edebiyat dersi için bile yazmışlığım yoktur. Gençliğimde çok nadir olarak yazdığım yazılardan birisi devrin en çok satan gülmece dergisi Gırgır´da yayınlanmıştı ama o gençliğimdeki bir defalık bir denemeydi. Arkası gelmedi.
Şimdilerde yaşantım muayenehanem ve bahçem arasında geçiyor. Eskiden hastane çalışmalarım vardı. Hastaneden emekli olunca orada harcadığım zaman bana kaldı. Ben de onun bir kısmını muayenehaneme bir kısmını da bahçe çalışmalarına yönlendirdim. Muayenehanemde daha fazla detayla uğraşabiliyorum artık. Örneğin doğurttuğum çocukların doğum günlerini kutlayacak vakti bulabiliyorum artık. Bu konuda büyük bir geçmişim var. Öyle ki doğurttuğum çocuklar büyüdüler evlendiler onların bebeklerini de ben doğurtmaya başladım. İşte tüm fazlalık vakitlerimi bir şekilde doldurmuşken bir de bu yazı yazma işini üstlendim. Zorlanmıyorum desem yalan olur.
Araya bir iki kelime sıkıştırayım: Evet, emekli oldum dedim ama bu sadece devlet memurluğundan olan bir emeklilik, hekimlikten değil. Şu an kendimi hekimliğimin en verimli döneminde hissediyorum. Teknolojiyi ve güncel bilgiyi çok yakından takip edip bunları hastalarım için en verimli şekilde kullanıyorum. Üzerimde devlet hastanesinin yükü yok. Özetle benim hekimlikten ölene kadar emekli olmam söz konusu değil. Ölene kadar muayenehanemi açık tutacağım. Öyle gelişmiş bir ultrason aldım ki bir on seneyi aşkın süre boyunca üzerine önemli bir yenilik eklenmesi pek beklenmiyor.
Haftalık yazılarım için bile konu bulmakta zorluk çekiyorum dedim. Bu haftaki konu aniden aklıma geliverdi. Bir roman komşum gelini için randevu alırken yardımcıma hıdrellez şenlikleri için ? tulum? almaya gideceklerini söylediğini duyuverdim. Şalvarı kendince tulum diyerek daha modernize etmişti. Bu yazıyı yazdığım hafta sonu Hıdrellez veya kimi bölgelerde söylendiği ismi ile Kakava şenlikleri vardı. Bu konuda yazmaya karar verdim. Yazı doğal olarak ertesi hafta yayınlanacak ama olsun.
Benim çocukluğumda, Hıdrellez´de taştan veya kağıttan evler arabalar yapardık dileklerde bulunurduk. Bizim için Hıdrellez buydu. Ateşten atlama bizim aile geleneğimizde yoktu. Baharın gelişini Hıdrellez ile değil Sultan nevruz bayramı ile kutlardık.
Sizlere kimi zaman çok biliyormuşum gibi gelebilir. Bu aslında yanıltıcı bir durum ben çok bilmekten çok bilgiyi verimli kullanabilen bir insanım. Bildiklerim dünyadaki bilgi birikimini yanında küçücük bir zerredir ve bir de ben kolay unuturum. Kısacası ben bu yazıları yazarken çoğunlukla internetten yararlanıyorum. Bildiğim bazı konuları internetten araştırarak daha kapsamlı hale getiriyor, unuttuklarımı hatırlıyor, yeni bilgiler ediniyor ve yazıyorum. Bunun tek istisnası tıbbi yazılarımdır. Tıbbi yazılarım için hiçbir zaman ön inceleme yapmaya gerek duymadım. Bildiklerim fazlasıyla yeterli halen.
Hıdrellez hakkındaki bilgilerimi güncellemek istediğimde Wikipedia ya ülkemizden erişim yasaklanmış olduğunu gördüm. Bundan da söz etmem gerek. Kakava ve Hıdrellez haftaya kaldı. Haftaya görüşmek dileğiyle.
Not: Yazdıklarımı şöyle bir okudum: Bu yoldan gidersem bu başlık altında yazdığım yazı haftalara boyunca pehlivan tefrikası gibi sürer gider. Hadiii şimdi de ?pehlivan tefrikası? dedim, o da ne demek diyeceksiniz değil mi? Belki en sonunda onu da anlatırım.
www.suphitoprak.com.tr
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |